01-01-2018, 08:13 PM
Toplumcu Gerçekçilik
İnsanı toplumsal ilişkileri içinde ele alan, toplumsal gerçekleri devrimci doğrultuda ve Marxist yaklaşımla yansıtmayı amaçlayan edebiyat akımı. Toplumcu Gerçekçiliği, eleştirel gerçekçiliğin bir ileri aşaması olarak değerlendirenler vardır. Onlara göre edebiyatla toplumun yapısı, üretim ilişkileri arasında sıkı bir bağ vardır ve toplumdaki gelişmeler edebiyatı da etkiler. 20. yüzyıl siyasal, ekonomik ve toplumsal değişikliklere neden olmuş, 1. ve 2. Dünya Savaşı devrimci patlamalara neden olurken gelenek ve töreler sarsıntıya uğrayarak sınıflararası çelişkiler de derinleşmiştir. Gelişmeler edebiyatın siyasallaşmasına neden olurken içerik yönünden ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. 1934'te Rusya'da toplanan "Sovyet Yazarlar Birliği Birinci Kurultayı"nda sanatın toplumsal gerçeği yansıtması gerektiği, bu yansıtmanın da devrimci doğrultuda olması gerektiğini karara bağlamıştır. Toplumdaki aksaklıkları, çarpıklıkları saptamak yetmez önemli olan bunun nasıl gösterileceğidir. Balzac, Stendhal, Dickens, Flaubert, Zola, Maupassant, Tolstoy gibi yazarlar toplumun türlü yaralarına parmak basmışlar, bu yaraları gerçekçi bir anlatımla yansıtmışlardır. Ancak yaraların nasıl sarılacağını, iyileştirme yollarının neler olduğunu gösterememişlerdir. Siyasal boyutun ağır bastığı bu anlayış başlangıçta sanatçıyı ve edebiyatı belirli kalıplar içine sokmuş; günlük yaşamdan ya da tarihten alınan basmakalıp düşünceler ve propagandacı örnekler ortaya çıkmıştır. Kısacası komünist parti edebiyatı oluşmuştur. Kısa süre sonra sert kurallara bağlı kalmanın edebiyatta yaratma gücünü kısırlaştırdığı belirtilmiştir. Sovyet yazarlarının yirminci kurultayında toplumcu dünya görüşünden ayrılmamak koşuluyla sanatçının yaratma eylemine özgürlük tanınmıştır.
Çağdaş ve toplumcu gerçekçiliğin ilk koşulu sanatçının gerçek yaşamla bağını kesmemesi ve içinde bulunduğu somut koşullara sırt çevirmemesidir. Edebiyat ürünlerinin yaşamın zenginlikleriyle beslenmesi, insanın bilinç ve duyarlılığını tarihin gelişim sürecine göre biçimlendirmesi büyük ölçüde buna bağlıdır.
Maksim Gorki, çağdaş ve toplumcu yazarların başında gelir. Gorki, bu akımın estetik ilkeleri üzerinde durarak dünya edebiyatını etkilemiştir. Yapıtlarında kapitalizmin insanlar üzerindeki baskıları, onu nasıl köleleştirip insanlık değerlerinden uzaklaştırdığını eleştirel bir dille işlemiştir. Öte yandan insanın kendi kendisinin efendisi olabilmesi için savaşması gerektiğini anlatmış, eserlerinde Rusya'nın iç ve dış yapısını aktarmıştır.
Gorki'nin gerçekçiliğe getirdiği toplumcu yaklaşım diğer Rus yazarları da etkilemiştir. Leonid Maksimoviç Leonov, Aleksandr İsayeviç Soljenitzin, Konstantin Simonov, Cengiz Aytmatov ve Mihail Şolohov, büyük yazarın ardından gelerek dünya edebiyatına değerli katkılarda bulunmuştur. Türk edebiyatında ise toplumcu gerçekçi yaklaşım içinde olan yazarlar vardır. Kimi yönleriyle Sadri Ertem, Sabahattin Ali, R. Enis, Samim Kocagöz, Kemal Bilbaşar, Orhan Kemal, İlhan Tarus gibi yazarların yanı sıra Köy Enstitülü yazarlarından Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Dursun Akçam, Ümit Kaftancıoğlu'nun gerçekleri sergilemede Toplumcu Gerçekçi bir çizgi izlediği söylenebilir.
İnsanı toplumsal ilişkileri içinde ele alan, toplumsal gerçekleri devrimci doğrultuda ve Marxist yaklaşımla yansıtmayı amaçlayan edebiyat akımı. Toplumcu Gerçekçiliği, eleştirel gerçekçiliğin bir ileri aşaması olarak değerlendirenler vardır. Onlara göre edebiyatla toplumun yapısı, üretim ilişkileri arasında sıkı bir bağ vardır ve toplumdaki gelişmeler edebiyatı da etkiler. 20. yüzyıl siyasal, ekonomik ve toplumsal değişikliklere neden olmuş, 1. ve 2. Dünya Savaşı devrimci patlamalara neden olurken gelenek ve töreler sarsıntıya uğrayarak sınıflararası çelişkiler de derinleşmiştir. Gelişmeler edebiyatın siyasallaşmasına neden olurken içerik yönünden ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. 1934'te Rusya'da toplanan "Sovyet Yazarlar Birliği Birinci Kurultayı"nda sanatın toplumsal gerçeği yansıtması gerektiği, bu yansıtmanın da devrimci doğrultuda olması gerektiğini karara bağlamıştır. Toplumdaki aksaklıkları, çarpıklıkları saptamak yetmez önemli olan bunun nasıl gösterileceğidir. Balzac, Stendhal, Dickens, Flaubert, Zola, Maupassant, Tolstoy gibi yazarlar toplumun türlü yaralarına parmak basmışlar, bu yaraları gerçekçi bir anlatımla yansıtmışlardır. Ancak yaraların nasıl sarılacağını, iyileştirme yollarının neler olduğunu gösterememişlerdir. Siyasal boyutun ağır bastığı bu anlayış başlangıçta sanatçıyı ve edebiyatı belirli kalıplar içine sokmuş; günlük yaşamdan ya da tarihten alınan basmakalıp düşünceler ve propagandacı örnekler ortaya çıkmıştır. Kısacası komünist parti edebiyatı oluşmuştur. Kısa süre sonra sert kurallara bağlı kalmanın edebiyatta yaratma gücünü kısırlaştırdığı belirtilmiştir. Sovyet yazarlarının yirminci kurultayında toplumcu dünya görüşünden ayrılmamak koşuluyla sanatçının yaratma eylemine özgürlük tanınmıştır.
Çağdaş ve toplumcu gerçekçiliğin ilk koşulu sanatçının gerçek yaşamla bağını kesmemesi ve içinde bulunduğu somut koşullara sırt çevirmemesidir. Edebiyat ürünlerinin yaşamın zenginlikleriyle beslenmesi, insanın bilinç ve duyarlılığını tarihin gelişim sürecine göre biçimlendirmesi büyük ölçüde buna bağlıdır.
Maksim Gorki, çağdaş ve toplumcu yazarların başında gelir. Gorki, bu akımın estetik ilkeleri üzerinde durarak dünya edebiyatını etkilemiştir. Yapıtlarında kapitalizmin insanlar üzerindeki baskıları, onu nasıl köleleştirip insanlık değerlerinden uzaklaştırdığını eleştirel bir dille işlemiştir. Öte yandan insanın kendi kendisinin efendisi olabilmesi için savaşması gerektiğini anlatmış, eserlerinde Rusya'nın iç ve dış yapısını aktarmıştır.
Gorki'nin gerçekçiliğe getirdiği toplumcu yaklaşım diğer Rus yazarları da etkilemiştir. Leonid Maksimoviç Leonov, Aleksandr İsayeviç Soljenitzin, Konstantin Simonov, Cengiz Aytmatov ve Mihail Şolohov, büyük yazarın ardından gelerek dünya edebiyatına değerli katkılarda bulunmuştur. Türk edebiyatında ise toplumcu gerçekçi yaklaşım içinde olan yazarlar vardır. Kimi yönleriyle Sadri Ertem, Sabahattin Ali, R. Enis, Samim Kocagöz, Kemal Bilbaşar, Orhan Kemal, İlhan Tarus gibi yazarların yanı sıra Köy Enstitülü yazarlarından Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Dursun Akçam, Ümit Kaftancıoğlu'nun gerçekleri sergilemede Toplumcu Gerçekçi bir çizgi izlediği söylenebilir.


Kitap Kahve Kedi ve Sen
