/////////////////////////////////////////////////////
Üyelik Tarihi:Jan 2018
Yorum Sayısı: 70
Konu Sayısı: 3
Teşekkürler:
0 mesaj içinde teşekkür verildi.
Su dedi ki, velev ki, Pinhan yanlis saymisti. Akil gozuyle iki parmaga denk dusenin sakin gonul gozu hesabi bir olmasindi? Kem tekmil harfler, kelimeler ve ayetler bir noktadan cikmaz ve yine o noktaya kavusmak icin yanip tutusmaz miydi? Madem ki adi Pinhan'di, zahiride saydigini batinide tekrar tekrar hesaplamaliydi. Zira, esigin iki yanina serdigi, iki apayri renkteki denizler, aslinda tek ve hudutsuz bir ummandi. Hal boyle ise iki yurek tek bir vucutta pekala bagdasir, kucaklasirdi. O vakit husumet gider, ayri gayri kalmaz, kabuslar tutunacak dal, kurulacak taht bulamazlardi. Ta kalubeladan bu yana yazilan destanlar bunu anlatirdi. Canansiz can, cansiz canan olamazdi. Asigin da masugun da gidasi, mayasi askti. Iki yurek bir carpardi. Pinhan o zaman itiraz edip, heyecanla atildi:
"Lakin o yureklerden biri benim yuregim; de bana, ya oteki kimin? Ben kimin pesindeyim?"
/////////////////////////////////////////////////////
Üyelik Tarihi:Jan 2018
Yorum Sayısı: 70
Konu Sayısı: 3
Teşekkürler:
0 mesaj içinde teşekkür verildi.
Kul Huseyin ile Budala Tosun dudaklarindan tebessum eksik olmayan, agizlarindan bal damlayan, kimsenin kusurunu gormeyen dervislerdi. Adeta tum omurlerini dar-ul hayal ile dar-ul hakikati birbirinden ayiran hatt-i fasili silmeye vakfetmislerdi. Onlari kizdirmak, deveye hendek atlatmaktan cok daha zordu. Her Allahin gunu kendilerine keyifli bir mesgale bulur; o da olmadi, bildikleri veyahut layikiyla oracikta uydurduklari hikayeleri ballandira ballandira anlatarak etraflarina nese sacarlardi.
/////////////////////////////////////////////////////
Üyelik Tarihi:Jan 2018
Yorum Sayısı: 70
Konu Sayısı: 3
Teşekkürler:
0 mesaj içinde teşekkür verildi.
Mahallenin sohretini sehr-i Istanbul'un surlarindan asirip yedi duvele gumbur gumbur duyuran bir baska husus da, sicak esen bad-i berin'in tasidigi husn-i adabti. Karincayi incitmemek icin topraga yumusak basmaktan, densize haddini en munasip zamanda, en munasip sekilde bildirmeye; zayifin omzuna cikmamaktan, uzatilan her eli opmemeye kadar envai cesit hususta en isabetli tavri takinmayi sart kosan husn-i adabin kaideleri, bir bir saptandiktan sonra, her yeni dogan bebegin kundagina yazilirdi. Edep ve terbiye esasina gore kaleme alinan husn-i adab kaideleri, agir ve huzunlu bir sarkinin nagmeleri gibi sindire sindire, tadina vara vara icra edilmeyi talep ederdi. Incecik bir dere misali heybetli daglarin arasindan kivrilip onunu acarak; dalindan dusmus bir kus misali her yurek atisinda silanin kadrini bilerek; ruzgarda savrulan kuru bir yaprak misali ayriligin huznunu iliklerinde hissederek; gunes altinda katre katre eriyen kar parcasi misali zamanla hesaplasarak; camura dusmus inci misali karanligin ortasindan isil isil bakmakta inad ederek; ve kirkbir cesit baharatinin kirkbirini de bagrina basan mesir macunu misali ayri gayri tanimadan edibane, hakimane, rindane yasamayi, yasayabilmeyi ogutlerdi husn-i adab kaideleri. Mahallelinin indinde, iste bu kaidelere kulak asmayanlari, bad-i berin'in sicak nefesinden cok, kendi vicdanlari yakardi gunun birinde.
/////////////////////////////////////////////////////
Üyelik Tarihi:Jan 2018
Yorum Sayısı: 70
Konu Sayısı: 3
Teşekkürler:
0 mesaj içinde teşekkür verildi.
Taş köprünün tam orta yerinde durdu. Artık biliyordu ki ne geriye ne ileriye hangi yöne adım atarsa atsın, karşısında hikayesini bulacaktı. Biliyordu ki görüp geçirdiği her bir acıyı ve her bir saadeti tekrar ve tekrar yaşayacaktı. Her kuşluk vakti ferahlayıp kanat çırpan yüreği, her akşam vakti sıkışacaktı. Yaşanan, yaşanılan ve aslolan tekerrürdü; ve tekerrürde hiçbir şey baki kalamazdı. Öyle ise dönüp durmalı halka diye düşündü. Nesim-i seherde tazelemeli yüreğimi, öğle güneşinde lime lime etmeli etlerimi, günbatımlarında bir bir toplamalı oraya buraya dağılmış parçalarımı, yıldızların altında tekrar ete kemiğe büründürmeli beni. Dönmeli ki ben, ben olmaktan çıkayım. Toprağa karıştığımda yabani bir ot olup boyvereyim; dönmeli ki otu alıp kaynatmalı başka başka insanlar; dönmeli ki şifa niyetine içsinler beni, hastalıklarına deva, yaralarına merhem olayım. Dönmeli ki ölümlerden hayat doğsun. Dönmeli ki başka başka demlerde, başka başka sıfatlarda vücut bulayım. Dönmeli ki her dem başka bir suret ile geleyim.
Halka dediğin dönmez ise
kendini yer bitirir;
Bir yılan ki
kuyruğunu ısırır.
Yılanın gözleri
işte bunu hatırlatır.
/////////////////////////////////////////////////////
Üyelik Tarihi:Jan 2018
Yorum Sayısı: 70
Konu Sayısı: 3
Teşekkürler:
0 mesaj içinde teşekkür verildi.
Görünenle yetinirsen eğer sadece tırtılı bilirsin. Çirkindir ya tırtıl, gönlünü çelmez. Görünenin ötesine geçmek istersen eğer, aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan, kelebeği bulursun karşında. Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar. Lakin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın...