Baron FredrichM. Von R. 1914 yılında Rusya’da katıldığı bir çatışmada vefat eder. Ailesi yazı masasının üzerinde bulunan notları gözden geçirir. Notları gözden geçiren aile notları yazara verir. Stefan Zweig de altı saatlik zaman dilimini yani olağanüstü geceyi yazıya döker. Baron Fredrich’in hayatı şu şekildedir:

7 Haziran 1913 tarihinde otuz altı yaşında olan Baron’a ailesi vefat ettiği için yüklü bir miras kalır. Aslında Baron’un da durumu gayet iyidir; fakat bu para gelince soylu bir aristokrat olur. Subay olan Baron, kendince emekliye ayrılır. Lüks ve ender olan uğraşlar edinir. Antikacılardan parçalar bularak bunları uygun sırayla dizer veya o zamanlarda çıkan kitapları ilk olarak hemen alıp okur. Baron’un diğer bir uğraşı da kadınlardır. Bir süre sonra tüm bunlardan sıkılır ve altı ay sürecek durgun bir yaşama merhaba der. Sıradan olan hayatı olağanüstü bir gecede değişir.

O gün kendini dışarı atan Baron etrafın kalabalık olduğunu fark eder. Sosyeteden tanıdık simaları görür. Herkes faytonlarla bir yere gidiyordur. Kendisi bir faytona atlar ve arabacı “At yarışlarına değil mi efendim?” diye sorar. Baron hiç aklında yokken bir anda kendini yarışlarda bulur. İnsanlar bağrışmaya başlarlar. Eskiden yarışları hiç kaçırmayan Baron artık bunlara da ilgi duymaz. Bağrışan, heyecanla istedikleri atın birinci gelmesini isteyen insanları kıskanır. Çünkü kendisinin hissedemediği duyguları yaşıyorlar.

Yarışlara ara verildiği sırada Baron’un gözü, güzel bir kadına takılır. Baron’un kendisine baktığını hisseden kadın ona kur yapar. Gizli bir heyecan yaşayan Baron bu durumdan çok hoşlanır. Kadının yanında birden şişman ve kel adam belirir. Adam kolunu kadının beline atınca Baron anlar ki kadının kocasıdır. Artık oyunun heyecanı kalmadı derken yarış başlamaya yakın bir karışıklık olur ve kel adam elindeki tüm kuponları elinden düşürür.

Bir kuponda Baron’un ayağının yanına gelir. Baron hemen ayağıyla kuponu kapatır. Adam ne kadar aradıysa da bulamaz. Bağırışlar arttıkça Baron ayağının altındaki kuponu alarak yarışa odaklanır. Heyecanlanır. Kupondaki at yarışı kazanır. Ne yapacağını şaşırır. Gişeye doğru ilerleyen Baron’un aklında bin türlü düşünce belirir. Parayı almasa, orada bıraksa nasıl olur? Derken bir anda elinde paralarla ilerler. Birden aklına paraları bir sonraki yarışa yatırmak gelir. Baron o yarışı da kazanır. Parası katlanır.

Bu durumdan çok rahatsız olur. Çünkü kendisi gibi soylu birine böyle bir davranış yakışmaz. Kalabalık olan bir caddeye gider. İnsanların arasına karışarak durgunluğunun sebebini bulmaya çalışır. Buraya ait olmadığı çok bellidir. Çünkü buradaki insanlar daha alt düzeydedir. Baron’un giyiminden, duruşundan buraya ait olmadığı anlaşılır. Önce kimse yanına gelmez. Dükkanlar ve lunapark kapanırken bir fahişe Baron’u gözüne kestirir.

Baron’un kendisini takip etmesini ister. Baron da bilinçsizce takip eder. Çünkü ilk kez birinin dikkatini çeker. Bir süre sonra kadının yanına varınca yürürlerken arkadan iki kişinin geldiğini duyar. Baron’a bağırıp para isterler. Baron onlara karşılık bile vermez. Adamlar şaşırır. Onlara yüklüce para veren Baron onların yüzündeki mutluluğu görür.

O akşam kimi görse yardım etmek ister. Baloncu görür. Artık bitse de gitsem diyen baloncunun tüm balonlarını alır. Kek satan kadından kek alarak ona yüklüce bahşiş bırakır. Bodrum katlarda olan evlerin penceresinden içeriye paralar atar. Baron en sonunda yaşamının amacını ve kendi benliğini bulur. Bugünden sonra çok mutlu, yaşam dolu birisi olur. Gördükleriyle sohbet eder, yardımlaşır.

Neslihan KUTLU