01-07-2018, 05:12 PM
Özellikle Arabistan, Irak, Suriye ve Ürdün olmak üzere Ortadoğu çöllerinin Arapça konuşan göçebe halkları.
Bedeviler, toplam Ortadoğu nüfusunun küçük bir kesimini oluşturmakla birlikte, toprağın büyük bölümünün kullanımını ellerinde tutarlar. Büyük çoğunluğu çobandır; yağmurlu kış mevsiminde çöle göç eder, kurak yaz aylarında ekili topraklara geri dönerler. Kendilerini yüksek sınıftan sayan Bedeviler, tarımı ve başka el emeğini geleneksel olarak küçümsemekle beraber, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra, siyasal ve ekonomik gelişmelerin de etkisiyle yerleşik yaşama geçmeye başladılar. 1950’lerde Suudi Arabistan ve Suriye, Bedevi otlaklarını kamulaştırdı; Ürdün de keçi otlatmayı büyük ölçüde sınırlandırdı. İsrail, Nasıra’daki Bedevi topraklarının bir bölümüne el koydu. Camp David Antlaşması’ndan (1978) sonra sorun Sina Yarımadası’na da sıçradı.
Geleneksel Bedevi toplulukları, geçimlerinin temeli olan hayvan türüne göre sınıflandırılabilir. En saygın Bedevi grupları, Büyük Sahra, Suriye ve Arabistan çöllerindeki geniş topraklarda deve yetiştiren büyük göçebe kabilelerdir. Koyun ve keçi yetiştiren Bedeviler ise ağırlıklı olarak Ürdün, Suriye ve Irak’taki ekili alanların çevresinde yaşar. Sığır yetiştiricisi göçebelerin yoğun olarak yaşadığı yerler, Güney Arabistan ve Sudan’dır. Sudan’daki Bedeviler, Bakkarlar olarak bilinir.
Bedevi kabileleri, I. Dünya Savaşı’ndan sonra, yer değiştirdikleri alanlarda kurulan ülkelerin denetimine boyun eğmek zorunda kaldılar. Böylece kabileler arasındaki çatışmalar ve uzak köylere düzenledikleri baskınlar sona erdi; çevreyle daha barışçı ticari ilişkiler kuruldu. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra askerlik hizmetine giren, hatta inşaatlarda çalışan Bedevilerin sayısı giderek arttı. Ama hem Bedevi toplumunun kabilelere dayalı yapısı, hem de babasoyluluk, kabile içi evlilik ve çokkarılılık üzerine kurulu ataerkil geni aile düzeni sürdü.
Arapça konuşan kabilelerde, kabileyi oluşturan ve kademeli olarak büyüyen birimlerin reislerine de, aile reisine de şeyh adı verilir. Şeyhe, yaşlı erkeklerden oluşan resmileşmemiş bir kabile meclisi yardım eder.
Bedevi toplumu, Kaysi (Kuzey Arabistanlı) ya da Yemeni (Güney Arabistanlı) kökeninden geldiğini ileri süren soylu kabilelerin yanı sıra, büyük soylu kabilelerin koruması altında barınan ve onlara nalbant, tenekeci, el işçisi olarak hizmet eden dağınık, atasız küçük kabile gruplarından oluşur.
Kuran-ı Kerimde bulunan Bedevilerle ilgili ayetler :
1- Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.
2- Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel (in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını elbette zayi etmez.
3- Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi katetmezler ki (bunlar), Allah’ın, yaptıklarının daha güzeliyle kendilerini mükafatlandırması için hesaplarına yazılmış olmasın.
4- Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
5- Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda) harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve (bundan kurtulmak için) size belalar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
6- Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
KURAN'A GÖRE BEDEVİ KARAKTERİ
Peygamberimiz dönemindeki Bedevi topluluklar çölde yaşayan göçebe kabilelerdi. Bedeviler çölün sert şartları içinde sert ve kaba bir karakter edinmişlerdi.
Peygamberimiz döneminde Arabistan'da iki temel sosyal yapı vardı. Şehir insanları ve Bedeviler. Arabistan'ın şehirlerinde o dönemin şartlarına göre oldukça gelişmiş bir kültür hakimdi. Ticari ilişkiler bu kentleri dış dünyaya bağlıyor ve bu, şehirli Arapların "görgü"lerini artırıyordu. Giyim kültürüne sahiptiler, edebiyattan ve özellikle de şiirlerden hoşlanıyorlardı. Bedeviler ise çölde yaşayan göçebe kabilelerdi ve çok geri bir kültüre sahiptiler. Sanat ve edebiyattan tümüyle habersizdiler. Çölün sert şartları içinde kaba bir karakter edinmişlerdi.
İslam, yarımadanın en önemli şehri olan Mekke'nin sakinleri arasında doğdu ve gelişti. Ama İslam yayıldıkça Arabistan'ın tüm kabileleri onu aşama aşama kabul ettiler. Bunlar arasında Bedeviler de yer alıyordu. Ama Bedevilerle ilgili bir problem vardı: Entelektüel ve kültürel alt yapıları, İslam'ın derinliğini kavramak için çok yetersizdi. Bir Kuran ayetinde durumları şöyle açıklanıyordu:
Bedeviler inkâr ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 97)
Bedeviler, yani "inkâr ve nifak bakımından daha şiddetli" olup sınır tanımamaya müsait olan sosyal gruplar, Peygamberimiz döneminde İslam dünyasına dahil oldular. Ancak sonraki dönemlerde İslam dünyası içinde sorun oluşturmaya başladılar. Bedeviler arasında gelişen "Hariciler" adlı mezhep bunun bir örneğiydi. Sünni inancının dışına çıktıkları için "Hariciler" (isyan edenler) olarak bilinen bu sapkın mezhebin en temel özelliği, son derece katı, vahşi ve fanatik olmalarıydı. İslam'ın özü, Kuran ahlakının meziyetleri konusunda hiçbir kavrayışa sahip olmayan Hariciler, birkaç Kuran ayetini gerçek anlamından tamamen çarpıtarak, kendilerinden olmayan tüm Müslümanlara karşı savaş açtılar. Dahası "terör" eylemleri düzenlediler. Peygamberimizin en yakın sahabelerinden biri olan ve onun tarafından "ilim şehrinin kapısı" olarak tarif edilen Hz. Ali, bir Harici tarafından düzenlenen bıçaklı suikast sonucunda şehit edildi.
İslam dünyasında daha sonraki dönemde de "Haşhaşiler" olarak bilinen bir başka şiddet örgütü daha gelişti. Bunlar, basit sloganlarla ve vaatlerle kolayca kandırılabilen, dinin özü ve derinliği hakkında hiçbir kavrayışa sahip olmayan, cehaletleri nedeniyle de büyük bir fanatizm sergileyen militanlardan oluşmuş bir "terör örgütü"ydü.
Bir başka deyişle, Haçlılar nasıl Hıristiyanlığı gerçek anlamından tamamen çarpıtarak bir vahşet öğretisi gibi yorumladılarsa, İslam dünyasında ortaya çıkan birtakım sapkın gruplar da İslam'ı yanlış yorumlayarak şiddet uyguladılar. Her ikisinin de ortak yönü, Kuran'daki ifadeyle "bedevi", yani cahil, kültürsüz, kendi içine kapalı, sert ve kaba tabiatlı insanlar olmalarıydı. Uyguladıkları vahşet, bu sosyal yapının bir sonucuydu, mensup olduklarını iddia ettikleri dinin değil.


Kitap Kahve Kedi ve Sen
